...sinema, neyin çerçeve içinde neyin dışında kalacağı meselesidir...
Martin Scorsese
Haliç Gezisi
İstanbul yapan yerdeyiz... Kenti Karadeniz ve Marmara'nın fırtınalı sularından koruyan güvenli bir limanda... Haliç'teyiz... Haliç'in tarihi yarımadaya bakan kısmında... Haliç'teyiz demek yetmez... Ayrıntısına girmek gerekir... Nerede miyiz... Tütün Fabrikası'nı da içinde barındıran Muammer Karaca'nın karakolunu da içine alan Cibali'deyiz... Moğolların Meryemine evsahipliği yapan, Dimitri Kantemir'e mekan olmuş ve tabii ki Ortodoks dünyanın dini merkezi Patrikhanenin de bulunduğu Fener'deyiz... Yahudilerin Ahrida Sinagogu ile Ermenilerin Hreştegabat isimli kilisesine sahip Balat'tayız... Tekfur Sarayı'nın tüm Haliç'e tepeden baktığı, Or-ahayim Hastanesi'nin denize hakim olduğu ve bir zamanlar romanları ağırlayan Ayvansaray'dayız...
Gene bir İstanbul gezisi ve bu sefer Haliç... Müzik ve Sanat Kulübü olarak bir zamanların kozmopolit kıyılarındayız İstanbul'un... Müslim ve gayrimüslim tüm unsurların yanyana yaşadığı bir yer burası... Günümüze yer adları, binalar ve mezartaşları kalmış bir hattayız... İstanbul'un sanayileşmesine de şahit olmuş, acısını en derinden hissetmiş hazin bir öyküye konuğuz... 16 Mayıs 2015 Cumartesi günü Haliç gezisiyle İstanbul'a bambaşka bir pencereden baktık... Sadece dinlemesini bilenlerin işitebileceği bir sır bu...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.